6 Eylül 2009 Pazar

uluköyde kış hazırlıkları

ULUKÖYDE KIŞ HAZIRLIKLARI
Taana(Tarhana) : İhtiyaca göre hazırlanan yoğurdun içine domates, soğan, yeşil acı biber (yuvarlak kırmızı ingiliz biberi), tuz dereotu,nohut,konarak yaklaşık bir hafta bekletilir. Bekletilen karışım un ve nişasta ile yoğrularak hamur elde edilir. Üstü kapatılarak kıvamı gelinceye kadar dinlendirilir. Kıvamı gelen hamur ufak parçalara bölünerek bez üzerine dökülür ve güneşte kurutulmaya bırakılır. Kurutulduktan sonra elle ovularak kum haline getirilir. Tarhana eleği ile elenerek bez torbalara konarak saklanır.
Makane(Makarna) : Yeteri kadar un elenir. Su,tuz ve yumurta ile karılır. Pazılandıktan sonra gaselenmemesi için üzeri yaş bezle örtülür. Yaklaşık yarım saat sonra 1,5 - 2 cm. kalınlığında ve 40 - 50 cm çapında açılır. Kuruması için bezlere serilir. Alt-Üst yapılarak iyice kurutulur. Kuruyan hamurların beşi üstüste konur, tam ortasından ikiye bölünür ve iki yarım daire tekrar üstüste konur. 10-12 mm eninde ve 20 cm. uzunluğunda çubuklara bölünür. 10 Katlı hamur desteleri muntazaman dikkatlice ve istenilen kalınlıkta kesilir. Çarşaflara serilerek Güneş görmeden 15 gün kadar kurutulur. Kalburda çalkalanır, bez torba içine konularak torbalanır ve rutubet olmayan uygun ortamda saklanır. Makane kesimi akraba ve komşular arasında gubaşık(birbirine yardım etme) usulü ile hanımlar tarafından yapılır.
Taana ve makane denince düven akla gelir. Gerçi günümüzde düven kalmadı. Düven şimdi sadece bir nostalji oldu.
Düven: Ekini (
Buğday ve arpayı) danesinden ayırmak ve ekin saplarını saman haline getirmek için at,manda ve öküzle çekilen altında çakmak taşları olan bir alet. Çam ağacından kesilip yassı bir şekilde uzun ve geniş ve kalın bir tahta haline getirilen düvenin altına çakmak taşları çakılır. Çakmak taşları çok sert ve keskindir.Eskiden traktör, patoz ve biçerdöğer yokken bütün işler insan ve hayvan gücüyle oluyordu.
Unun hikayesini kısaca anlatalım:
Taana ve makanenin ve bazlamanın ununu elde etmek için tarlada yetişmiş buğday biçilip harmana getirilir. Çember şeklinde yere serilen buğday ve arpa saplarının üstünde hayvanlara bağlanmış düven ile daneler saplarından ayrılıncaya ve sapları da saman oluncaya kadar dönülür. İşler bittikten sonra harman yapılır ve rüzgarlı bir havada (Poyraz rüzgarında) savrularak daneler ve saman birbirinden ayrılır.
Bes Besleme : Bir yıl önceden genç bir sığır alınır veya evdeki tana ve düveden biri sığıra salınmayıp evde beslenir. Semirmesi için yiğintisinin cinsine ve miktarına göre dışarıdan da takviye yapılır. Temizliğine dikkat edilir. Sonbahar sonunda Kasım veya Aralık aylarında kesilir. Parçalandıktan sonra, etler kemiklerden ayrılır. Yağlar ayrı bir kazanda pişirilip eritildikten sonra gakırdakları süzülür, yeteri kadar gaplara konularak "Donya" yapılır.

Kaburga, kol ve bacak etleri iyice temizlenmez. Parçalanarak salamura yapılır. Bir müddet tuz içinde kaldıktan sonra iple asılarak kurutulur. Kışın ıslandıktan sonra yemeklere katılır veya fırında pişirilir.
Gavurma : Yağlı etler kıyma makinesinde çekildikten sonra büyükçe bir bakır kazana atılarak tuz katılıp iyice pişirilir ve gavurma yapılır. Ateşten indirildikten sonra genişçe kaplara dökülür. Donmaya bırakılır. Kışın çorbalara, yemeklere, ekmeklere katılır, tavada eritilerek katık yapılır.

Mumbar : Bağırsaklar temizlenerek mumbar (sucuk) yapılacak hale getirilir. Fazlası şişirilerek kurutulup saklanır. Mumbarlık et el makinesinde çekilerek ekmek teknesinde toplanır. Sarımsak, soğan, kimyon, tuz, karabiber, kırmızıbiber katılarak hamur karar gibi iyice yoğrulur ve bir müddet bekletilir. Kıvamını ve tadını sınamak için manduzda köfte yapılır. Önceden hazırlanan bağırsaklar patlatılmadan ve içinde hava boşluğu kalmadan uygun bir aparat takılmış kıyma makinesiyle doldurulur. 30-40 cm arasında doldurulduktan sonra iki taraflı iple boğdurulur, oklanlara takılarak kedilerden ve gececilerden korumak için uygun bir yere asılır. Suyunu çektikten sonra birkaç günde bir yorgan iğnesi ile veya şiş ile iğnelenir. Oklava ile sıkıştırılarak yassılaştırılır.
Pekmez Ocağı : Önce ocağın bakımı yapılır. Oluk temizlenir, cendere yağlanır, şıra kazanlarının yerleri temizlenir, kazanların oturacağı taşlar sabitlenir, iki adet pekmez kazanı kalaylanır, ocaktaki yerlerine kenarları balçıkla sıvanarak sağlamlaştırılır, bacası onarılır. Ekim ayında üzümler iyice olgunlaştıktan ve şerbetlendikten sonra bağ bozumu başlar. Selelere doldurulan üzümler genelde bağlarda kurulan pekmez ocaklarına getirilir. Şırasını çıkarmak için oluklara dökülür. Tortunun dibe oturması, ekşiliğin ve bulanıklığın giderilmesi için üzerine beyaz pekmez toprağı dökülür. Üzümler çiğnenerek çıkan su oluğun ucandaki cöğürtlenden süzülerek kazana dolar. Toprağından arındırılması için torbalara konularak süzülür. Çiğneme işi bittikten sonra artan üzüm posaları (cibre'ler) cendereye konularak iyice sıkıştırılır ve sirke yapmak için kaplara veya pekmez yapmak için tekrar torbalara doldurulur. Topraktan arındırılan üzüm suyu şıra kazanlarına taşınır. Ocak yakılarak şıra yeteri kadar kaynatılır ve delikli kevgirle Kef'leri alınır. Ocaktan indirilerek dinlenmeye bırakılır. Pekmez yapmak için Pekmez Ocağı'nın altı ısı gücü yüksek çıralı kütüklerle yakılır ve devamlı bu şekilde beslenir. Dinlendirilen şıra pekmez kazanlarına dökülür. Kaynama esnasında uzun saplı bakır kepçelerle devamlı karıştırılır ve savrularak taşması önlenir. Bu işlem aynı zamanda pekmezin kıvamını ve rengini ayarlamak içindir. Fazla kaynatılırsa kıvamı ve rengi koyu olur. Pekmez yeterli kıvama geldikten sonra kaynatma işine son verilerek kazanlarda soğutulur. Evde küçük küplerde veya bidonlarda saklanır.
Pekmez kaynatma işlemi sonbaharda tören havasında geçerdi. Akşamları yanan pekmez ocağının bacasından tüten ve yaklaşık 1-2 metre havaya çıkan ocağın alevi, sonbahar gecelerine ayrı bir renk katardı. Kaynayan şıra kazanlarında ayva haşlanırdı. Aileler sıraya girer, birinin boşalttığı alanı diğeri doldururdu. Kazanlar taşınırken gerekli yardımlaşma yapılırdı. Köyümüzde Çamışlara ve Dervişlere ait 2 pekmez ocağı vardı. Önceden okullar tam zamanlı olduğu için, öğle yemeklerinde bir tas pekmez ve bir tas da yoğurt konurdu. Bazlamayı bandıra bandıra yenilirdi. Kışın sabahları içine dömeç(kıyma kavurması) katılarak pişirilen tanaşının (tarhana çorbası) ardından bazlamayı bandıra bandıra yenen pekmez soğuğa karşı dirençli olmamızı sağlardı.
Şırgın Yağ (Susam) : Haziran ayı sonu veya Temmuz ayı başında Arpa ve ekinlerin biçilmesinden hemen sonra ekilir. Eylül ayı sonuna doğru da toplanır. Soba burusu kalınlığında demet-demet bağlanır ve genellikle dambaşlarda dörtlü gruplar halinde birbirine çatılarak kurutulur. Kuruyan susam çul'un üzerinde çırpılır. Yalığa getirilir. Yüksek harlı ateşte et tavasında iyice kızarıncaya kadar kavrulur. Kavrulan susamlar torbalara konur. Yağ çıkarma işlemi için cenderenin alt oluğuna yerleştirilir. Cenderenin üst parçası iki kişi tarafından çevrilerek alt taraftaki torbanın üzerine baskı yapılır. Cendere kolu iyice çevrilerek susam yağı çıkarılır. Alt parçanın oluğundan süzülen yağ, cöğürtlenden geçerek kazana dolar. Yemeklerde veya ekmek üzerine sürülerek tüketilir. Çıkan küspe sığırlara verilir. Köyümüzde Çamışlara ait olan bir Yaalık vardı. Herkes yağ ihtiyacını bu yaalıkta yapardı.
Yaprak Bastırma(Salamura Asma Yaprağı) : Asmalardan toplanan ince ve körpe yapraklar, fazla bekletilmeden çok tuzlu sıcak suda desteleri çevrilerek iyice haşlanır. Soğuduktan sonra içi, iç yağı ile yağlanmış teneke veya kübeciğe aralarına iri tuz serperek bastıra bastıra yerleştirilir. Kaynatılarak soğutulmuş tuzlu su dökülür. Baskı yapması için üzerine taş konur.
Hoşaf : Yazın elma, erik, vişne, armut, kayısı, ayva gibi meyveler kurutulur. Pişirileceği zaman iyice yıkanır, su dolu büyük tencereye konur, ağzı kapatılarak kısık ateşte kaynamaya bırakılır. Pilav, makarna gibi yemeklerin yanında yenir.
Kuru : Uluköyde 1990 yıllarına kadar kuru yapma devam etti.1990 yıllarından sonra kuru yapma adeti kalktı. Bunun nedeni ise; Gençler Çayırhan Kömür ocağında ve Termik santralında işe girip Çayırhan, Beypazarı ve Nallıhana taşındı. Bu yüzden öğrenci olmayınca köy ilkokulu kapandı. Kuruyu artık yapmak yerine Beypazarın'daki fırınlardan hazır satın alır duruma geldiler. Köyümüzde 1990 yılına kadar 3 kuru fırını vardı. Yukarı mahallede Nimet Yavaş'ın fırını, aşağı mahallede Muhacirlerin Assi'nin fırını ve Öreylilerin Fethiye'nin fırını. Mahalle fırınında, birkaç aile bir araya gelerek yardımlaşma içinde ve sıra ile kurusunu yapar. İhtiyaca göre un ince elekle elenir, pişmiş süt ve tereyağı ile karıştırılıp karılır. Hamur bir müddet dinlendirildikten sonra hamurun kendisine gelmesi beklenir. Kıvamı gelen hamur kuru yapılacak tahtanın üstüne konur. Uzun yuvarlaklar haline gelinceye kadar hamura şekil verilir. Kurular baklava şeklinde kesilerek üzerine asma yaprağı döşenmiş tepsilere dizilir. Üzeri bir bezle örtülür. Fırında pişirileceği zaman süte batırılarak asma yapraklarıyla beraber fırın küreğiyle fırına sürülür. Fazla kızarmadan pişirilir. Fırından çıkarılan kurular asma yapraklarından temizlenerek soğutulmaya bırakılır. Soğuyan yumuşak kuruları kurutmak için fırına tekrar sürülür. Fırıncı fırının tavını iyi ayarlar ve tam tavında kuruyu fırından çeker.
Kışın sabah ve akşamları çaya batırılarak veya öğün aralarında açlığı yatıştırmak için tüketilir. Rutubetsiz yerde teneke kutularda saklanırsa senesine kadar gevrekliği ve tadı bozulmadan kalır.

Cevizli Sucuk : Cevizler toplanır, hafifçe vurularak bütün halinde kabuğundan çıkarılır. Bu işleme "Gapçıklama" denir. Fazla kurumadan yaklaşık 50 cm. uzunluğunda ipe iğneden geçirilerek dizilir. Kurumuş cevizlerin ipe dizilmeleri zor olacağından önce ıslatılması gerekmektedir. İpe dizilen cevizler küflenmemesi için iyice kurutulur. Pekmez kazanı ocağa konur. Pekmez miktarına göre yeteri kadar normal ekmeklik un konarak iyice karıştırılır. Bu işlem pekmezin içinde un pütürleri kayboluncaya kadar devam eder. Karıştırılarak kaynatmaya devam edilir. İstenilen kıvama gelince kazan ocaktan indirilir. Tam soğumadan ipe serili olan ceviz dizgisi itina ile kazana batırılır-çıkarılır. Bu işlem sucuk yeterli kalınlığa ulaşıncaya kadar devam eder. Her tarafı macunlanan ceviz dizgisi iki parça haline getirilerek sırıklara asılır. Kuruduktan sonra şekerlenmemesi için sandıklarda saklanır.

Kaynak:http://www.karakoykoyu.net sitesinden alınmıştır.Ve Uluköy köyüne adapte edilmiştir.

Hiç yorum yok: